kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Şubat 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Murat Emir Eren: Bir Türkiye alegorisi

Sinema dergisi
Giriş Saati : 27.02.2009 09:41
Güncelleme : 27.02.2009 20:36
Yeni Haber
Son olarak kısıtlı bütçeyle meydana getirdiği etkileyici filmi "Ara"yla gündeme gelen senarist-yönetmen Ümit Ünal, şimdi de Hasan Ali Toptaş’ın ünlü romanından uyarladığı ve nispeten daha geniş bir prodüksiyona sahip olan filmi "GÖLGESİZLER"le huzurlarınızda..
İstanbul'da yaşayan bir berber, her gün dükkanına gelen onlarca müşteriyle yeni hayatlar tanırdı. Bu hayatlar elindeki usturaya emanetti. Ayrıca ona çok çok uzaktı. Berber, uzaklara dalıp gittiği bir gün, kendisini bir köyde buldu. Şansına, köyün berberi Cıngıl Nuri de uzun zaman önce kayıplara karışmış, köy berbersiz kalmıştı. Bu hiçliğin ortasındaki Anadolu köyünde, hiç kimse olarak yeni bir hayata başlaması mümkün müydü?

1994 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü kazanan ve 1995'te okuruyla buluşan Gölgesizler, Hasan Ali Toptaş'ın yayınlanan dördüncü kitabıydı. Temel olarak isimsiz berber karakterinin üzerine kurulu olan roman, yıllar içinde ülkemizde kendisine geniş bir hayran kitlesi edindi. Bu hayranlardan biri olan yapımcı Hakan Karahan'sa yakın dönemde kitabın sinema haklarını satın aldı ve 2007 yılında "Gölgesizler" projesini hayata geçirmek üzere Narsist Film'i kurdu. Proje, bir yıl süren yönetmen arayışlarının ardından Taner Birsel, Selçuk Yöntem, Ahmet Mümtaz Taylan gibi isimlerin de yer aldığı 22 kişilik geniş oyuncu kadrosuyla ve usta senarist-yönetmen Ümit Ünal'ın önderliğinde nihayet geçtiğimiz yıl hayata geçti. "Gölgesizler"in senaryo yazarı ve yönetmeni Ümit Ünal, filmin romandan beyazperdeye uzanan serüvenini anlattı.

(...)

Senaryo sürecinde romanda herhangi bir değişikliğe gittiniz mi? Varsa bu değişikliklerin sebebini açıklar mısınız?

Kitabı okumuş ve sevmiş tüm seyircileri, bambaşka bir filmle karşılaşacakları konusunda uyarmak isterim. Gölgesizler filmi, kitabın ruhuna ve dokusuna çok bağlı ve saygılı ama kitaptan çok farklı bir film. Benim Gölgesizler yorumum, ya da "cover"ım diyelim. Hasan Ali Toptaş belirsizlikleri büyük bir ustalıkla kurguluyor. Romanda birçok şey, ilk okuyuşta belirsiz kalıyor, ancak kitabı bitirdikten sonra, ikinci kere okuyunca ve uzun uzun düşününce belirsiz kalan her ayrıntının manalı olduğunu anlıyorsunuz. Ama benim inandığım sinema anlayışına göre, seyirci romandaki ölçüde belirsiz bırakılmış bir dramatik yapıyı kaldıramaz. Birçok değişiklik yaptım: Romanın ilk yarısı ilerigeri atlamalı bir zaman kurgusuyla işliyor. Öncelikle o kurguyu değiştirdim, daha kronolojik bir hikaye anlatımı izledim. Bir de romanda bir suç var ama kesin bir "suçlu" yok, ben bir suçlu seçtim ve tüm dramatik yapıyı bunun üzerine kurdum. Bunun daha açık anlaşılması için romanda var olmayan bir iki şey ekledim. Romanda zaten var olan politik alt yapıyı biraz daha belirginleştirdim. Bir de yapım olanakları ve teknik koşulların zorladığı değişiklikler de vardı. Filmdeki köyde kar yağmıyor mesela, onun yerine kavak tozları her yeri kaplıyor; çünkü kısıtlı bütçeyle koca bir ekibi iki mevsimde o sete taşımak zordu. Ama kavak tozları filmin yapısı içinde bambaşka bir mana kazandı. Meşhur "Kar neden yağar, kar?" sorusu da başka bir şeye işaret eder oldu. Sonuçta ortaya çıkan film, Gölgesizler'den çıkabilecek filmlerden sadece biridir. Bir başka yazar/yönetmen gelse bambaşka bir senaryo üretebilir, bu romanı bambaşka yorumlayabilirdi. Gölgesizler o ölçüde engin bir kitap.

(...)

Oyuncu kadrosunu oluştururken nelere dikkat edildi? Tercihleriniz nasıl şekillendi?

Filmde 22 tane konuşmalı, önemli rol var. Klasik başroller yok, en büyük başrol gibi görünen rol senaryonun yarısından sonra kayboluyor. Tüm filmde küçük yan karakter olarak beliren bazı karakterler, aniden büyük bir trajedinin başkahramanı oluveriyor. Bu yüzden başrol/yan rol ayrımı yapmayan, iyi oyuncular seçtik. Çok iyi bir oyuncu kadrosu kurduğumuza ve ortaklaşa iyi bir iş çıkardığımıza inanıyorum.

Hikayenin geçtiği zaman ve mekan belirsiz. Bu elbette yazarın bir kararı. Sizce bu kararın sebebi nedir?

Romanda her ne kadar belirsiz de olsa benim 1950'ler diye yorumladığım bir zaman kurgusu var. Mekan belirsiz, herhangi bir ıssız Anadolu köyü olabilir ama romanda tarif edilen zaman 20. yüzyılın ortaları. Ben bu zamanı elektriğin kullanıldığı, atların yine olduğu ama arabaların da kullanıldığı, ama mesela TV olmayan bir döneme çektim. Biraz kendi çocukluğumun köylerine benzettim diyebilirim. 1970'lerin köylerine.

(...)

Hasan Ali Toptaş, karakterlerinin en ufak jestlerini ve aklından geçenleri dahi metnine yansıtan, neredeyse mekan tasvirinden çok, ruh hallerine ve fiziki tasvirlere yer veren bir yazar. Bu durum sizin oyuncu yönetiminize, onlara verdiğiniz mizansenlere nasıl yansıdı?

Açıkçası senaryo bitene kadar 5-6 kere okuduğum romanı, sete çıkmadan önce unutmaya karar verdim ve öyle de yaptım. Şu an senaryodaki hangi cümle bana aitti, hangileri doğrudan kitaptandı, hangi olayı ben ekledim, hangisi kitapta da vardı, hatırlamıyorum. Kitapla hem bütünleştim hem de bir şekilde farklı bir şey yaratabilmek için unuttum onu.